google.com, pub-4785914861842946, DIRECT, f08c47fec0942fa0
|
|||
![]() |
GELDİ YİNE YILBAŞI, KAŞINIYOR HİNDİNİN KEL BAŞI | ||
Hayri Yıldız | |||
İnsanoğlu, tarih boyunca çeşitli metotlarla zamanı ölçmeye çalışmıştır. İlk başta insanlar için sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın zamanını bilmek yetiyor; mevsimler hasat zamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı. Gittikçe daha küçük zaman birimlerine ihtiyaç duyan insanlar, yılı aylara ve haftalara bölmeye başlamışlar. Daha küçük zaman birimlerinin tarihi takvimle paralellik gösterir. Yılları ve günleri ilk olarak birimlere bölenler Sümerlerdir. Mısırlılarla devam eden zamanı doğru ölçme çalışmaları, Yunan ve Roma medeniyetlerinde iyice geliştirilmiştir. En anlamlı zaman ölçümü Eski Mısır Rahiplerine aitti. Onlara göre zaman; enerjinin yok oluş ya da bir diğer anlamı ile enerjinin dönüşüm sürecidir ve sonsuz olan Tanrı'yı simgeler. Zamanın tarifi konusunda tam bir uzlaşmaya varılamasa da ölçülmesi konusunda anlaşmazlık yoktur. Zaman, fizikte en hassas ölçülebilen niceliklerden biridir. Zaman ölçümünde herhangi bir ana ya da aralığa rakamsal bir değer atanır. Bu atamada sürekli değişikliğe uğrayan herhangi bir “fenomen-görüngü” kullanılabilir. *** Zamanın ölçümünde kullanılan başlıca iki adet, birbirinden bağımsız ölçek vardır: Dinamik ölçüm; Gök cisimlerinin çekimsel hareketlerini kullanır. Bu ölçümler sonucu ay ve güneş takvimleri ortaya çıkmıştır. Atomik ölçüm; Atomların içsel enerji durumları arasındaki kuantum değişimini gerçekleştirmekte kullanılan elektromanyetik radyasyonun karakteristik frekansından yararlanır. *** Kestirmeden söyleyelim, şu an kullandığımız takvim, ne kendi orijin kaynağı yönüyle bizim zaman ve mekân kavramları ile ilgisi vardır, ne de kendi tarihsel geçmişimizin kodları üzerinden hesaplanan bir zaman dilimini gösteren bir takvimdir. Onun içindir ki, bizler için “dinamik” ya da “atomik” ölçümler içermez. Öte yandan yıl, bizim uydurduğumuz bir zaman dilimi. Yoksa ne Dünya’nın, ne de Güneş sistemimizdeki diğer cisimlerin, kesin başlangıç ve sonları olan herhangi bir döngüleri yoktur. Bizler, gökyüzünde gördüğümüz cisimleri, yani Ay, Güneş ve yıldızları, zamanı ölçebilmek ve mevsimlerin gelişini tahmin edebilmek için kullandık. Örneğin eski Mısır’da Nil Nehri’nin taşkınlarının başladığı günlerde görülen Sirius yıldızı, Mısırlılar için yeni bir yılın başlangıcıydı. Her 21 Haziran’da gökyüzünde beliren Sirius’un gelişini ve Nil taşkınlarının başlangıcını belirleyebilmek için geliştirilen 360 günlük Mısır Güneş Takvimi’nin gelişmiş bir versiyonunu kullanıyoruz şu an. Bu takvim Dünya için hiçbir şey ifade etmiyor. Aslında bizim “yıl” dediğimiz; “Dünya’nın güneş çevresindeki bir turu” milyarlarca insan için de hiçbir anlam ifade etmiyor. Çünkü Güneş değil, Ay takvimi kullanıyorlar. Kimileri ise, Ay takvimi ile Güneş takviminin bir karışımını kullanıyor. *** İslam Uygarlığının takvimi ise, Hicri Takvimi’dir ve Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret etmesiyle başlamıştır. Çünkü Hicret, İslâm inkılâbının bir dönüm noktasıdır. Hicrete kadar geçen dönem zulüm ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir. Hicret, bu sabır ve metanetin İslam’ın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka bir şey getirmeyeceğinin anlaşılması sonucu “insanlığın kurtuluş yolculuğu” anlamıyla gerçekleşmiştir. Bu da dünyevi-maddi boyuttan arınmak, nesnel enerjinin yok oluş süreci ya da bir diğer tanımıyla enerjinin sonsuz uzama dönüşümünü simgeler. *** Böylece Hicret basit bir göç hadisesi değil, insanı ve insani değerleri kurtarma stratejisi, taktiği ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır. Bu tarih, 16 Temmuz 622’dir. Ayın yörüngesi üzerindeki dönüşüne dayanılarak düzenlendiği için buna “Hicri Kameri” veya “Sene-i Kameriye” gibi adlar verilmiştir. Hicri takvimine göre yılbaşı Muhrren ayının birinci günüdür ve başka bir dinin ve peygamberinin doğum tarihini esas almaz ve “noel baba” gibi uyduruk kakofonilere de dayanmaz. *** Hicri takvim ayın hilâl şeklinde göründüğü ilk geceyi aybaşı olarak kabul eder. Ayın tekrar görünüşüne kadar geçen süreyi bir ay; on iki ay da bir yıl sayılır. Bu takvime göre ayın dünya çevresindeki dönüşü yirmi dokuz buçuk gün olarak kabul edilir. Bu sebeple bir ay 29, bir ay da 30 gün olarak kabul edilir. Böylece miladi takvimde bir yıl 365 gün, Kameri’de de 354 gün olarak hesaplanır. Bu yüzden hicri aylar miladi aylardan her yıl on bir gün önce gelir. Bu durum, hicri ayların mevsimlere denk düşmesine sebep olur. Bu yüzdendir ki, hicri takvimin bir ayı olan Ramazan, bazen kış, bazen de yaz mevsimlerine veya diğer mevsimlere rast gelerek, yılın bütün mevsimlerini, haftalarını, aylarını ve günlerini dolaşır. 36 yıl oruç tutan biri de yılın her ay ve günlerinde oruç tutmuş olur. *** * Peki, basit bir takvim değişikliği kitleleri nasıl bu kadar etkiler? Kültürel ve dini farklılıklara girmeyelim. Onlarla ilgili zaten fikir beyan etmeyen kalmadı. Yapılan planlar, harcanan paralar, sular seller gibi akan alkol ve daha niceleri sadece bir takvim değişikliği için. O günün diğer günlerden bir farkı yok. O gün de güneş doğdu, gün sonunda da batacak. Her gün tekrar eden olaylardan sıkılan insanlar eğlenceye kılıf uydurmak için yılın belirli bir gününe yılbaşı demişler, kimse de sesini çıkarmamış. Böylelikle de yüzyıl boyunca, “muasır medeniyet”e emin adımlarla ilerliyoruz. Ve geldiğimiz seviyenin manzara’i umumiyesine bakacak olursak; “İnsani Çöküş”e sebebiyet veren yapay bilincin başına, Hz. İsa’nın başına geçirilen ve dikenli tel örgüden oluşturulan taç’a benzer bir musibet örüldü. Adına da “Corona” denildi. Zaten “corona” Latince “Taç” demektir. Gözle bile görülemeyen bir virüsün, hiçbir küresel ölçekli süper gücün yapamayacağını yapıyor şu günlerde; nice günahsız canların kaybedilişi pahasına. Daha üst düzey bir bakış açısıyla, “kozmik bilinç”in “yapay bilinç” üzerine indirilen müthiş bir darbe olarak da nitelendirilebilir. Bu arada insancıklar da “yapay zeka”yla uğraşadursun. “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” mi desek. Bilmem ki...! *** Nükte yazarı Lichtenberg’den anlamlı bir deyim: “Ocak ayı dostlarımıza iyi dilekler dilediğimiz aydır, ötekiler ise bu dileklerden hiçbirinin gerçekleşmediğine tanık olduğumuz aylardır.”
Yine de “İyi Yıllar” ***
|
|||
Etiketler: GELDİ, YİNE, YILBAŞI,, KAŞINIYOR, HİNDİNİN, KEL, BAŞI, |
|